Sıfırım, nereye gidiyorsun?


2011 mi geliyor şimdi? Yoksa biz mi ona gidiyoruz? Üzerine bir şeyler yazmazsam olmaz. Eh madem 2010 ve 2011'in bana ifade ettiklerinden biraz konuşalım. Daha doğrusu ben konuşayım işte.

Ben hala idrak edemedim 2011 mi gelmiş, yılbaşı mı gelmiş, yeni bir yıl mı gelmiş ne gelmiş. 2010, daha yeni gelmiştin yahu nereye? Ben daha ahan da 2010 diyemeden 11 gelmiş. Yıllar aynı çocuk gibi, bir an önce büyümek istiyorlar, yetmiyor onlara. Ama ben şahsen 2011'in gelmesine biraz üzüldüm, içimde küçük bir burukluk var. Nedeni ise 2000'li yıllardan bir sıfır daha atmış olmamız. Malum 9 senedir iki sıfırla yaşamaya alışmışken paradan atılan sıfırlar gibi bir sıfırı daha atıyoruz ta ki 2019 sonuna kadar. Tabii o kadar ömrümüz olur da tekrar 2 sıfırlı günleri görürsek. Bu sıfırın benim için neden bu kadar önemi var, bilmiyoum. Aslında yok. Yani herhangi bir sıfırın hayatımda bir önemi yok, sadece yıllardaki bu sıfırlar böyle allak bullak etti beni. Bir de sıfır etkisiz eleman derler, eleman beni alt üst etti. Ben ise her geçen yıl daha da saçmalıyor gibiyim.

Neyse şimdi 2010'un benim hayatımdaki garip yerinden bahsetmek istiyorum. Benim için çok hızlı bir yıl oldu. Bir yılda bunları yaşayacaksın, her şey olup bitecek deseydi birileri, 'herhalde 2010 vefat yılım olacak' diye düşünürdüm. Hiç daha önce yapmadığım aşırı hızlar yaptım çünkü. Ama elimde değildi, aslında bu kaderin hızıydı. Bir çoğunuza göre hiç de hızlı şeyler değil tabiiki. Sadece benim rutin hayatım için biraz farklı oldu. Yapmayacağım, öyle olmayacak dediğim şeyler yaşadım. Bu yüzden 2010'u seveyim mi, nefret mi edeyim bilemedim doğrusu. Bir yandan farklılık içimi açtı gibi algılıyorken diğer yandan kızdım bu yıla beni benden alıp başka bir yere koyduğu için. Şimdi 2011'in saçmalıklarını bekliyorum. Ama gerçekten merakla bekliyorum. Hoş, tercih hakkım olsaydı, gelmemesini tercih ederdim. Diğerleri bu güne kadar bana yarayacak ne getirdi ki hayatıma da, 2011 getirecek? Hayır, bu kesinlikle umutsuzluk emaresi değil. Sadece gerçeklik, gerçeğe dönüş bu. Bir yıldan salakça şeyler beklemektense hiç bir şey olmayacağını kabullenmek, bilmek, hissetmek daha normal değil mi?
İçimden geçenleri dökme seansımı noktalamadan önce şunu da belirteyim; 'eğer kırmızı uğur getirseydi matadorlar boynuzlanmazdı.' Haftanın sözü olsun. Herkese mutlu yıllar, güle güle sıfır, seni bekleyeceğim.

Yorumlar

Popüler Yayınlar