Tespitler, tespitler, tespitler...

Kulağımda bir şarkı, diyor ki; "Nolur sormasınlar bana, nolur söyletmesinler derdimi. Saklarım ben onu kendime, yerim kendi kendimi..."

Olur öyle. Bazen düşünecek hiç bir şeyin kalmadığında da yaşanmamışlara sararsın. Yaşayamadıklarına, geçmişe, artık dönmeyecek zamana. Ama aslında bilirsin ki senin aslında hala pek de umrunda değildir tüm bunlar. Sadece boşluktasındır, ondan aklını kurcalarlar.

Yorucu geçen günlerin ardından yine buradayım. Garip tespitlere tam gaz devam yani. Neden sürekli bu tip tespitlerde bulunduğum hakkında en ufak fikrim yok. Yukarıdaki gibi bir tespit mesela. Yani yine bir tespitle başlamışım yazıya, farkında bile değilim. Seviyorum tespitleri. Bazen de şunu düşünüyorum, bazı tespitler öyle ki, ben tespiti yapan kişinin nasıl biri olduğunu aşağı yukarı tahmin edebiliyorum. Bu da hoşuma gidiyor. Ayrıca bazı tespitler çok etkileyici ve ilginç olabiliyor. Bu arada farkında mısınız, ne kadar çok 'tespit' dedim ben öyle. İşte bir tespit daha geldi; bazen bir kelimeyi bayağı fazla kullandığımda sanki anlamını bilmiyormuşum gibi hissetmeye başlıyorum. Yeni yeni öğreniyormuşum gibi oluyor.

Bu arada, kendime yol arkadaşı bir kitap aldım geçen. Malum, 1 saat yol gidiyorum her gün, gidiş-dönüş 2 saat. Sürekli uyuklamakla da olmuyor. Hoşuma gidebileceğini düşündüğüm bir kitabı kendime yar ettim işte ben de o yüzden bu günlerde. Eğer beğenirsem kitapla ilgili ufak tespitlerimi ve ufak bir tanıtımı sizlerle paylaşmayı düşünüyorum. Şimdilik burada bırakıyorum. Hoş kalınız.

Yorumlar

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar