Hata yapmayayım diye hata yaparım ki ben!



Gecenin şu saatinde, blogun başına oturup da internetimin şu saatlerdeki aptal yavaşlığından yakınmayacağım elbette -sadece biraz laf çarpıtmayla devam ediyorum gördüğünüz gibi, bu konuda bir sıkıntımız yok umuyorum-. Gecenin şu saati, hangi ruh hali bana blogu açtırıp bunları yazdırıyor, onu da kestiremiyorum. Tahminlerim var tabii;
- Pişmanlık
- Kızgınlık
- Merhamet (maraz doğanından)
- Kötü kalplilik
- Kötü kalpli olmamaya çalışılmasından doğan iyce batırmalar ve üzüntü

Maddelerimi sıralarken araya iyi şeylerin de karışacağını düşünüyordum, ama görüyorum ki tek bir iyi maddem bile yok. Peki ben neye kızdım, üzüldüm, merhamet etmeye çalışırken tökezledim, kötü kalpli addedilebilecek duruma geldim?

Çok sevdiğim yakın bir (okul) arkadaşım olayın çıkış noktası sayılabilir. Kızla epey yakın sayılırız. Şu sıralar onun işi, benim maddi durumum derken çok fazla görüşemesek de kardeş denilebilecek konuma çok yakın görürüm kendisini. Onun da beni öyle gördüğünü tahmin ediyorum, zira öyle olmasa "Beni istemeye geldiklerinde sen de yanımda olacaksın" cümlesini ondan duymazdım. Yaklaşık 3-4 yıl süren bir ilişkisi var. Yani çocuk denecek bir yaşta kendini bu denli kaptırmış arkadaşım.
Erkek arkadaşını bir türlü sevemedim. Bunu ona da söylemekten çekinmedim. Çünkü bir kere aldatmıştı ve güvenimi kazanamıyordu. Onu affedişine ve güven duymasına da inanamayıp için için kızıyordum kıza. Bir kere aldatan insandan bir daha hayır gelmeyeceği kanısındayım. Ama arkadaşımın kararına saygı duymaktan başka bir şey de yapamazdım. Çocuğu tanımıyorum, bir de o etken var. Ama böyle bir olay söz konusu olduğunda sanırım tanımama gerek kalmıyor. Tamam biliyorum, o da çocuk denecek bir yaştaydı ve pişman olduğu bir hata yapmış olabilir. Her neyse, derinlemesine olaya bakabilmek için sanırım psikolog olmak gerek. Benim olayım, çocuğa kanımın ısınmaması. Zaten şu an konumuz bu değil. Konumuz, arkadaşımın bu sevemediğim sevgilisinin arkadaşı.
Ramazan ayında bu arkadaşımla bir iftar yapalım demiştik. Çok güzel bir akşamın ardından ayrıldık. O gün bol bol fotoğraf da çekmiştik. Arkadaşım eve gidip o fotoğraflarla bir güzel facebook albümü oluşturmuş. İşin bu bölümünden sonra ortaya bir saçma olay patlak vermeye başladı. Arkadaşımın sevgilisinin arkadaşı -hatta pek samimi arkadaşı, hatta kardeşi sayılacak derecede yakın arkadaşı- bu albümü görmüş ve albümdeki kızı merakla arkadaşıma sormuş. O kız ben oluyorum tabii. Benden hoşlandığını söylemiş. Hatta büyük ergenlik göstererek 'aşık olduğunu' iddia etmiş. Arkadaşım bana bunu ilettiğinde pek isteyerek aracı olmadığını da telefondaki ses tonundan gayet iyi anlamıştım. (Zaten her ne kadar böyle bir şey duymaya pek hazırlıklı olmasam da, bu tarz bir olaya bakış açım ve cevabım gayet açıktır: kesinlikle böyle bir şeyi saçma bulurum ve reddederim. -Ki başıma benzerleri de geldi, hiçbirini doğru bulmuyordum ama her seferinde kendimi olayın içinde buluveriyordum nasıl oluyorsa- Bir kere; çocuğun beni görmüşlüğü yok. Kim ne derse desin, böyle bi şey mümkün değil. Beğenebilirsin, ama asla 2 boyutlu bir fotoğrafa güçlü duygular besleyemezsin. Çocuğun benimle iki çift laf etmişliği yok. Bir insanın tanıdıkça sevildiğine inanırım hep. Konuştukça, dinledikçe, tepkilerini öğrendikçe hoşlanırsın, hoşlandıkça aşık olursun. Ve yine kim ne derse desin, ilk görüşte aşk diye bir şeyin varlığına asla inanmıyorum.)
Arkadaşımla telefonda bu konuyu kısaca görüştük ve olumsuz yanıtımı vererek telefonu kapattım. Sonra ister istemez fotoğrafları açtım ve "nasılmış bakalım şu beğenilen fotoğraflarım öyle" diye inceledim, çocuğun hangi ruh haliyle öyle şeyler hissetmiş olabileceğini anlamaya çalıştım. Zira anladığım söylenemez. Fotoğrafların çoğunda o kadar vasatım ki...
Aradan bir-iki ay geçti. Arkadaşımla yine konuşuyorduk ki bana yine o çocuktan ve benimle tanışma ısrarından bahsetti. Bu işin olmayacağını kendisinin de tahmin ettiğini, ona da anlatmaya çalıştığını, istemediğimi söylediğini anlattı bana. Ben de tekrar reddederek kararlılığımı bir kez daha görmesini sağlamak istedim.
Bu kez yaklaşık bir on gün sonra çocuğun beni Facebook'tan eklediğini ve bir mesaj yolladığını gördüm. Olabileceğini tahmin ettiğim bir şeydi. Yani en azından şaşırmadım. Arkadaşıma da bir özür mesajı yollamış bunu yaptığı için. Anlaşılan cevabı bir de benden duymak istiyordu. İşte hatayı tam burada yaptım:
Kestirip atmak yerine kibarca açıklama yapmaya çalıştım. Böyle bir şeyi tamamen yanlış bulduğumu açıkladım. "En azından kendi şansımı deneyeyim dedim, hem belki arkadaş olurduk diye" gibi bir mesajın üstüne yine bir hata yaptım ve "Arkadaş olma konusunda bir sorun yok, ama bir şartla; benden hiçbir beklentin olmasın bir gün belki bir şeyler olur diye" dedim. Arkadaş olma teklifini kabul ederek çok büyük bir hata yaptığımı ise sonradan anladım. Oysa hiçbir artniyetim yoktu ve ümitlenmemesi için defalarca tembih ettim, bıktırana kadar, "Bak umutlanmıyorsun değil mi?", "Sakın ha altında bir şeyler arama", "Neden öyle diyorsun, yoksa sana ümit mi vermiş oldum?", "Ümit vermek istemiyorum, yanlış buluyorum şu an konuşmamızı"... gibi. O da en sonunda "Yahu, Allah aşkına, neden ümitleneyim şimdi? Hem zaten sen en başında söyleyeceğini söyledin, ümitlenirsem benim salaklığım olur o!" dedi. Buraya kadar bir sorun yok gibi göründü değil mi?
Ama her gün erkenden "Günaydın, nasılsın?", "Nasılsın, neler yaptın?" akşam yaklaşınca; "Günün nasıl geçti?" sorularıyla yavaş yavaş bana gelmeye başladılar. Her gün her gün her gün... Üç gün olmasına rağmen, üç gündür aynı şekilde devam etmesi beni bezdirdi. Sevgili gibi davranmaya başlamıştı işte. Hata etmiştim. Şu saatten sonra kestirip atamıyordum da artık.
Şimdi içimde bi kızgınlık, bir pişmanlık, bir bir adını koyamadığım bir şey var. Hayır yani, "arkadaş oluruz, eyvallah" dedik de, ben arkadaşlarımla o kadar sık muhabbet etmiyorum ki. Bir gün ediyorsam diğer gün soluklanıyorum. Ki samimi bile değilim, arkadaş olsak ne olur? Son pişmanlık fayda etmiyormuş işte. Aptal kafama vurmaklarla meşgulüm. Zaten ne geldiyse şu hayatta başıma, "ben kırılsam da olur, yeter ki kırmayayım kimseyi, incitmeyeyim, iyi yollardan halledeyim" felsefemden geldi. Ben melek değilim ki. Kırmayayım derken daha beter şeyler yapıyorum, daha büyük kötülükler ediyorum. İşte bir pişmanlık dersi.

Yorumlar

  1. Öncelikle evet istemeden de olsa söylediklerin ümit verici oluvermiş. Kurtulmanın yolu sadece susmak. Daha kötü olmaması ve onun daha fazla kendini kaptırmaması için. Gerçi bazen susmak daha fazla bağlar ama. Umarım öyle olmaz. Kırmak zorundasın artık. İyi kız olmaktan vazgeç.

    YanıtlaSil
  2. Yazıyı bütünsdetaylarına kadar okudum. İnsan ilk görüşmede aşık olabileceği gibi, ilk görüşmede de hiç bir ilgi belirtisi yaşamayabilirsin. Bu çocuğun seni eklemesine sert bir tepki vererek hayatına girmesine izin vermeyebilirdin. Boşlukta olan bir insan baştan yüzde yüz reddetse de reddeder gibi görünmüyordur. Eğer nezaket kuralları içinde reddediyorsan karşındaki ısrarlı olabiliyor ve eğer sana odaklandıysa artık çekeceğin var demektir.

    Bence öcceden çektiğin ıstıraplar yetmiyormuş ve ders almıyormuş gibi, şimdi yine sıkınıtlara girebilirsin.

    Bence dikkat etmelisin.

    YanıtlaSil
  3. Bir cevap yorumu yapmıştım ama bi hatadan ötürü yayınlanmadı :( benzer şeyleri yazmaya çalışıyorum bakalım tekrar nasıl olacak:)

    Kısaca Fd
    Yorumun için teşekkürler. Haklısın dediğim gibi aslında cevap vererek en büyük hatayı yapmış, hatta ümit vermiş oldum ama gerçekten istemeyerek, bunu tüm kalbimle söylüyorum ama artık çok geç tabii :/

    Profösör
    Yorum için ve okuduğunuz için teşekkürler öncelikle. Evet, sert ve kesin bi tepki veremedim bu huyumdan nefret ediyorum bazen. Ama gerçekten önceden yaşadığım herşeyden ders almıştım zamanında buna inanın. Ama tepki koyma konusunda demekki daha alacağım dersler var gibi görünüyor maalesef:)

    YanıtlaSil
  4. hahahah :D bu arada yeni gördüm yazmadan geçemeyeceğim :D yukarıdaki yorumuma bakın, yazıyla ne kadar uyumlu. hata yapmayayım derken hata yapıyorum, yorumlarım bile hatadan ötürü yayınlanamıyor bazen. hata üstüne hata işte al örnek :D

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar