İş mi İşsizlik mi?

Aradığını bir türlü bulamayan, bazen ne aradığını da bilemeyen biri olarak yine evdeyim. İşte, aşkta, yaşamda... 2. işimden be bu şekilde ayrıldım. (Pişman mıyım? Asla. Pişman olmamam için sayısız neden vardı. )
Arada sırada insanın kendine güzel bir vakit ayırıp tatil yapması şart. Tabii bizim ülkemizde, bu yoğun iş temposunda ve sadece 7 günlük (ya da en fazla 15) yıllık izinlerinde böyle bir vakit ayırma eylemi biraz zor, karmaşık ve yetersiz. Hatta çalışma saatleri ve günleri çok fazla, hayat yorucu ve sıkıcı. Değil insanın tatile çıkması, eve geldiğinde bile kendine vakit ayırması çok düşük bir ihtimal olarak kalıyor. Ülkemizdeki memurluğa ilgi de buradan geliyor. Memur olunca iş çıkış saatlerin bellidir çünkü. Mesaiye kalsan da mesai ücretini saati saatine alırsın. Hafta sonları çalışmazsın -ki özel sektördeki bir çok yer cumartesi günleri tatil yapmaz-. Yaz tatillerin düzenlidir. İşini sudan bir sebepten ötürü kaybetmek gibi bir ihtimalin yoktur. Ülkemizin günümüz durumuna bakarsak maaşı da bir çok kişiye göre "hiç yoktan iyidir" tabiriyle tercih edilir. (Zaten o kadar geri kalmış bir durumdayız ki, gördüğüm özel sektör ilanlarının bir çoğunda şu şekilde bir eleman arayışı var: Örneğin 'grafiker aranıyor' başlıklı bir ilan var ve ilanın içeriği şu şekilde; 1. İlgili okullardan mezun olsun. [Ayrıca en az 1-2 sene deneyimli olsun.] 2. şu şu programları bilsin [photoshop, illustrator, indesign, freehand, quark, corel...] 3. Web tasarlasın ve html, java script bilmemne bilmemne bilsin. 4. Telefonlara baksın [not alsın, asistan olsun.] 5. ssk yemek yol + 800 TL maaş
Düşünebiliyor musunuz, adam hem grafiker olacak hem web tasarımcı, telefonlara bakıp çay getirecek ve üstelik deneyimli olacak. Sen de dalga geçer gibi ilana 800 TL maaş yazacaksın ve böyle biri gelip işe başlayacak ha? Gerçekten bu kadar çaresiz kalmış bir grafiker & web tasarımcısı var mıdır? Adamlar web tasarımdan anlıyorsa zaten freelance bir siteyi en aşağı 1000 TL den hazırlıyorlar benim bildiğim. Ki bu ülkede, bu zamanda böyle çaresiz insanlar o kadar çok ki... İşveren de bunu fırsat bilip bir mükemmeli en az parayla çalıştırma peşinde oluyor. Öyle olsa iyi, aynı zamanda da çaktırmadan çalışma saatlerini arttırıyor, cumartesi izni diye bir şey kalmıyor. Şimdi benim yaşım yetmez ama, büyüklerime sorarım eskiden de böyle miydi? Bu kadar az paralara bu kadar uzun saatler boyunca mı çalışılıyordu? Belki benim büyüklerim de bilmezler, onların da yaşı yetmemiştir. Sahi, kapitalzm buralara ne zaman gelmişti? O kadar dolmuşum ki bu konuda, bu parantez daha uzaaaar gider, en iyisi kapatayım.)
Bana gelince... Ben yukarıda saydığım meziyetlere sahip değilim. Ben işimde iyi de değilim. Aslında benim işimin hennüz bir adı da yok. O kadar yetersiz görüyorum yani kendimi. Ben, sadece ben olarak iyiyim. Yaptığım işi sahiplenip çabalamada, işimi takip etmede ve sonuna kadar götürmeye çalışmada, eksik bir şey olmaması için koşturmada iyiyim. Kendimi yıpratmada çok iyiyim yani. Yukarıda yazdığım şeyler şunun içindi; eğer gerçekten işinde iyi olduğuna inanan bir insan bunlara mecbur oluyorsa, olmasın. Daha iyisi için çabalasın. Eminim oradan daha iyi bir yer bulacaktır, belki kendi bile yaratabilir öyle bir yeri, neden olmasın. Mutlaka daha iyisi vardır da zaten. İşinde iyi olana hep daha iyisi vardır. Yani demem o ki, çalışanlar işverenin düşüncelerine uyacağına işverenler çalışanlarına uymalı biraz da. Nedeni basit; siz işinizi yürütsün diye eleman alırsınız, işleriniz daha kötüye gitsin diye değil. Beyniyle ve ruhuyla işinizi yürüten, geliştiren insanın beynine ve ruhuna zarar verdiğiniz takdirde işinize zarar vermiş olursunuz. Kalkınıp gelişmenin yoludur bu. Ha tabi ülkemizin kalkınmasını ve gelişmesini isteyen insanlarsak olabilir bir şey bu. Aksini düşünmek bile istemiyorum.
Benim işten ayrılma nedenim asla ben bunları bunları yapıyorum bana bunu bunu veriyorlar değildi. Çünkü dediğim gibi, o kadar meziyetim yok. İyi olduğum bir iş yok. İyi olmaya çalıştığım bir takım işler var sadece. Olur muyum, bilemem. Ben bu düzene sinirliyim sadece.
Nerelerden geldim buralara işte. Ne diyordum? Ha, işten ayrıldıktan sonra evde kendime vakit ayırmaya başladım. Fuara gidip kitaplar alıp okumaya başladıııııımm, derslerime çalışmaya başladııııımm, yeni kafama göre iş ilanlarına başvurular yapııııımmmm ... Yaşasın ev, yaşasın ev.
(Ev geçindirme derdi olan insanların durumu vahim. Herşey herkes için bir düzene otursun istiyorum, mümkün mü?)

Ayrıca şunu hep merak etmişimdir; EY İŞ VERENLER! Cumartesi iş olunca ne oluyor? İşler bitiyor mu yani? Cumartesi çalışmasaydınız daha mı az para kazanacaktınız? Büyük kurumsal firmaların cumartesi çalıştığını mı zannediyorsunuz? Cumartesi çalıştırdığınıza değdi mi? Dünyayı mı kurtardınız? Süper kalkınmış bir iş yeri hatta ülke mi oldunuz? Ne oldu? İnsanları soğutmayın.

Yorumlar

Popüler Yayınlar